

2025-10-29
Osmanlı’nın önceki ihtişamlı devirlerine nispetle yoksullaştığı bir zamanda büyük paralarla inşa edilen Sultanahmet Camii’ne hem Ayasofya’nın bulunduğu mahalde yapıldığı hem de birçokları tarafından israf sayıldığı için bir süre İstanbul halkının en azından bir kısmı tarafından boykot edildiği bilgi olarak bende vardı.
Sultanahmet Camii’ne bazı İstanbullular tarafından “İmansız Cami” denildiğini araştırırken öğrendim.
Eminönü’ndeki Yeni Valide Sultan Camii’nin inşaatı da sıkıntılıydı.
Hattat İsmail Hakkı İlkokulu üçüncü sınıfında öğrenciyken sınıfça çıktığımız bir İstanbul gezisinde öğretmenimiz Naciye Metin Hanım Valide Camii’nin 60 yılda yapıldığını söylemişti.
Ne kadar uzun bir süre! Demek yavaş yavaş yapmışlar. Çocuk aklım o kadarcığına erdi. Sonradan öğrendim, inşaat faaliyeti uzun bir inkıtaa uğramış.
Şöyle olmuş:
Temeli 1597 yılında 3. Murat’ın eşi Safiye Sultan’ın emriyle atılmış. Caminin bulunduğu yerde dükkanlar, evler ve bir sinagog varmış. Bu yapılar bedelleri devlet tarafından usulünce ödenerek istimlak edilmiş. Mahalde mukim Yahudilere de Hasköy’de yer gösterilmiş. 1603’te 3. Mehmet ölünce validesi Safiye Sultan Beyazıt’taki eski saraya nakledilmiş. Bir sene sonra da vefat etmiş. Ondan sonra uzun zaman cami inşaatına bakan olmamış.
1637 yılında 4. Murat inşaatı ayağa kaldırmayı denemiş. Bunun için halktan ek vergi toplanmış. Ya bu vergiler yüzünden ya da uzun süre metruk halde kalan inşaatın metrukatı ticaretin çok yoğun olduğu bir semtte insanlara eziyet verdiği için halk arasında “Zulmiye Camii” olarak anılmaya başlanmış.
Sonunda büyük vezir Köprülü Mehmet Paşa’nın tavsiyesiyle inşaat yeniden başlamış ve birkaç yıl içinde bitirilmiş. 1665’te büyük bir törenle açılmış. Halkın yakıştırdığı ‘Zulmiye’ adına mukabil yetkililer camiye “Adliye” adını vermişler.
(“Zulmiye” yakıştırmasının sebebi cami yapılmayınca mahallelerine geri dönen Yahudilerin ikinci kez Hasköy’e gönderilmesi de olabilir.)
Yeni Cami’yi araştırırken Karabük’ün Safranbolu ilçesinde de “Zulmiye” adında bir cami olduğunu gördüm.
Bu tür isimlendirmeler anladığım kadarıyla istisnai durumlar.
Yoksa insanlarımız camileri sever, hürmet eder, mübarek bilir.
Orası “Allah’ın Evi”dir.
Oraya tertemiz gelirsin.
“Ve sıyabeke fetahhir.”
“Elbiseni temizle.” Peygamberimize gelen ilk ayetlerden biri.
Abdestli gelirsin.
Eğer becerebiliyorsan kafanın içini ve göğsünün içini de temizlersin.
Evvelce camiye yolu düşmeyenlerde bile vardı bir saygı.
Hatırlıyorum, Üsküdar’da komşumuz Nebahat Abla’lara senede birkaç kez gelen bir Nedim Abi vardı.
Serseri bir tip değildi. Biraz akşamcı, biraz da kahve müdavimi.
Nebahat Abla camiye falan gitmesini öğütleyince “Abla nasıl gideyim camiye, ben camiye gitsem cami benim üstüme yıkılır” derdi.
“Cami üstüme yıkılır” korkusunu sonradan birkaç kişiden daha işittim.
Artık işitmiyorum.
Adam her haltı yiyor, her üçkağıdı yapıyor, Nedim Abi’nin bin yılda işleyemeyeceği kadar günahı birkaç dakikada işliyor ama caminin patronuymuş gibi göbeğini gere gere camiye, camilere girebiliyor.
Bu metafizik korkunun bir benzerini cahiliye Araplarından hatırlıyorum.
Kureyşliler Kabe’yi yeniden yapmak istiyorlar. Ama yıkmaktan korkuyorlar. Mekke’nin büyüklerinden Velid b. Muğire Mekkelilere “Kabe’yi yıkmakla siz iyilik yapmak istemiyor musunuz diye sordu. Onlar da ‘evet’ dediler. “Öyleyse Allah iyi niyetlileri helak etmez, fakat Rabbinizin beytini tamirde mallarınızın en helal olanını verin; faizden kazanılan veya kumardan elde edilen veya fahişe satmaktan kazanılan pis malları vermeyin, Beytullah’ı habis/kirli mallarınızdan koruyun” dedi. (Ebul Velid el-Ezraki, Ahbaru Mekke, Ankara Okulu Yayınları.)
Cahiliyye döneminde bir şekilde mevcut olan bu hassasiyet de günümüzde kaybolmuşa benziyor.
Camiler yapılırken toplanan paranın nereden geldiğini dikkate alan var mı?
Ben hiç rastlamadım, cami için, külliye için, Kur’an kursu için para toplarken paranın kaynağını sorgulayana.
Mesela şimdiye kadar kimseden işitmedim, “Rüşvetle, torpille alınmış bir işten kazanılan parayla cami yapılmaz” diyen bir hoca, bir alim.
Ama “Çameyi bize soktiler” diyene rastladım.
Belki de ben yanlış düşünüyorum.
Allah’ın evinin inşaatına haramdan kazanılmış parayı kabul etmeyenler Mekkeli müşrikler.
Biz Müslümanız, müşrikleri mi örnek alacağız?
Hadi şimdi ayıklayın bu çelişkiyi.
Karar
BASıNDAN
2025-10-28Yetvart Danzikyan: PKK hükümete ‘top sende’ diyor
2025-10-28Murat Sevinç: Yoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu?
2025-10-28Yıldıray Oğur: PKK neden Schrödinger’in kedisine benzedi?
2025-10-28Vahap Coşkun: Menzile doğru bir adım daha
2025-10-26Yetvart Danzikyan: Kıbrıslılar dertlenmesin
2025-10-28Berrin Sönmez: 11.Yargı Paketi: Rejim bulanık suda balık avlar
2025-10-08Sedat Ulugana: Barutun yanında bıyık yağı ve puro
2025-10-08Yıldıray Oğur: Çözüm sürecinde tümseklere rağmen tekerlek dönüyor
2025-10-07Ayşe Hür: İrade
2025-09-30Yıldıray Oğur: Komisyon’da bir gün
2025-09-23Özge Mumcu: Kara kutu, sabun ve tuğla
2025-09-23Yıldıray Oğur: Şara, SDG’yi Türkiye ile tehdit etti mi?
2025-09-20Berrin Sönmez: Gonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar
2025-09-18Taner Akçam: Kürt açılımına iki engel
2025-09-18Fethiye Çetin: Adım adım
2025-09-18Özgür Amed: Barışın triyajı
2025-09-17Taner Akçam: İkinci Tanzimat
2025-09-14Yusuf Ziya Cömert: Faizi tesettüre soktuk
2025-09-11Yıldıray Oğur: AK Parti CHP’siz yapabilir mi?
2025-09-10Murat Sevinç: Yenilenen CHP iktidarın CHP'sine karşı…