2025-07-03
Fatma Temel
Bu saha araştırmasıyla yalnızca Ezidi kadınların bedenlerinde yaşayan hafızayı belgelemekle kalmadım; aynı zamanda deqin geçmiş ile bugün arasında kurduğu anlamlı köprüye de tanıklık ettim.
Ezidiliğin en kutsal günlerinden biri olan Çarşema Sor (Kızıl Çarşamba) bu yıl da binlerce Ezidi'yi kutsal Laleş Tapınağı’nda bir araya getirdi. Ben de bu özel günü fırsat bilerek, Ezidi kadınların bedenlerinde taşıdıkları kadim dövme sanatı olan deq üzerine yürüttüğüm saha araştırmamı Laleş’te gerçekleştirdim.
Bu görsel arşiv çalışması süresince edindiğim izlenimler, deqin yalnızca estetik bir uygulama olmadığını; aynı zamanda inanç, aidiyet ve direnişin beden üzerindeki bir dili olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Kuşaktan kuşağa aktarılan bu kadim Kürt beden sanatı, Ezidilerle sınırlı kalmayıp Ortadoğu’nun birçok halkının ortak kültürel mirasında da yer alıyor. Özellikle kadınlar tarafından icra edilen bu gelenek, geçmişin izlerini bugüne taşıyan güçlü bir hafıza mekânına dönüşmüş durumda.
Saha çalışmam sırasında görüştüğüm ve fotoğrafladığım kadınların çoğu 60 ila 80 yaşları arasındaydı. Onların alın, çene, boyun ve ellerinde taşıdıkları motifler arasında yıldızlar, ay şekilleri, güneş simgeleri ve hayat ağacı gibi kozmolojik öğeler öne çıkıyordu. Özellikle ay ve noktalarla oluşturulmuş yıldız motifleri dikkat çekiciydi.
Bu semboller, bireysel bir yaşanmışlıktan çok kolektif bir belleği, insanların doğa ile ilişkisi, toplumsal hafızayı ve Ezidi kimliğini temsil ediyordu.
Deqler genellikle çocukluk ya da ilk gençlik döneminde, köylerdeki kadın ustalar tarafından uygulanmış. Dövme sırasında kullanılan malzemeler arasında anne sütü, bitki özleri ve kandil isi yer alıyor. Bu uygulama, yalnızca fiziksel bir işlem değil; ritüel havasında gerçekleşen, acı ile yoğrularak bedende köklenen derin bir deneyim olarak tanımlanıyor.
Ezidi kadınlar, bedenlerinde taşıdıkları her deq ile sessiz ama güçlü bir kültürel direnişi bugüne kadar taşımayı başarmış. Son yıllarda bu kadim sanat, genç kuşaklar arasında da yeniden ilgi görmeye başlamış durumda.
Deq, bugün hem bir kültürel mirasın yeniden sahiplenilmesi hem de bireysel ifade alanı olarak yeniden doğuyor.
Bu saha araştırmasıyla yalnızca Ezidi kadınların bedenlerinde yaşayan hafızayı belgelemekle kalmadım; aynı zamanda deqin geçmiş ile bugün arasında kurduğu anlamlı köprüye de tanıklık ettim.
Her motif, her çizgi, her iz; bir halkın inancının, kimliğinin ve direnişinin sessiz ama görkemli bir yankısı gibi…
Çarşema Sor ve Laleş Tapınağı hakkında:
Çarşema Sor, her yıl Nisan ayının üçüncü Çarşamba günü kutlanan, Ezidiler için en kutsal bayram olarak kabul edilir. Aynı zamanda Kürt kültüründe de eski gelenekleri barındırır.Tanrı’nın dünyayı yarattığı gün olarak kabul edilir. Tawûsê Melek (Melek Tavus) adlı kutsal meleğin yeryüzüne ilk inişi ve dünyaya düzen vermesiyle ilişkilidir. Yumurtalar boyanır (yaşamın ve yeniden doğuşun sembolü), Kırmızı iplikler bağlanır.
Laleş Tapınağı, Irak Kürdistanı’nda, Musul’un kuzeyindeki dağlık bir vadide yer alır. Ezidiler için en kutsal mekândır. Ezidiler için hac yeridir. Her Ezidi hayatında en az bir kez Laleş’i ziyaret etmeyi kutsal bir görev sayar. Tapınakta kutsal su kaynakları ve kutsal kara taş (kevirê reş) yer alır. Yalınayak girilmesi gereken bir mekândır. Saygı ve tevazu gereği ayakkabı ile girilmez.
Bianet
KADıN