Türkçe | Kurdî    yazarlar
Gazze’de Ateşkes Yok

2025-12-08

İsrail’in Gazze’yi bombalaması bir ‘ateşkes ihlali’ değil, diplomatik kılıf altında süregelen bir soykırım.

YARA HAWARI

10 Ekim’de Gazze’de “ateşkes” ilan edildiğinde birçok Filistinli rahat bir nefes aldı. İki yıl boyunca, 1945 yılında Hiroşima’ya atılan atom bombasının patlayıcı gücünün yaklaşık altı katına eşit olduğu tahmin edilen, bu Japon kentinin yarısından daha küçük bir alanda yoğunlaşan sürekli bombardımana maruz kalmışlardı.

Yıkım her yeri kapsıyordu. Bütün hastaneler ve üniversiteler bombalanmış, evlerin ve okulların çoğu yıkılmış, kanalizasyon sistemi ve elektrik hatları gibi hayati altyapı onarılamayacak derecede hasar almıştı. Tahminen 50 milyon ton moloz Şerit boyunca yayılmıştı ve bu molozların altında bombardımanlarda öldürülen ve henüz çıkarılamayan en az 10.000 Filistinlinin cesedi yatıyordu.

Gazze halkının gelmesini umduğu o rahatlama hiçbir zaman yaşanmadı. “Ateşkes” ilanından hemen sonra İsrail rejimi bölgeyi yeniden bombalamaya başladı. O zamandan bu yana da durmadı.

Gazze Hükümeti Medya Ofisi’ne göre, İsrail 44 gün içinde yaklaşık 500 kez “ateşkesi” ihlal etti. 342 sivili öldürdü.  İsrail İşgal Güçleri’nin (IOF) 52’si çocuk olmak üzere 109 Filistinliyi katlettiği 29 Ekim en çok ölümün görüldüğü gün oldu. Daha yakın bir tarihte, 20 Kasım Perşembe günü, aralarında bir ailenin tüm fertlerinin de bulunduğu 32 Filistinli, Gazze Şehri’nin Zeytin mahallesinde sığındıkları bir binaya bomba atılması sonucu hayatını kaybetti.

Sadece bombardımanların değil açlığın da sonu gelmedi.

“Ateşkes” anlaşması uyarınca günde 600 yardım kamyonunun girişine izin verilmesi gerekiyordu, ama İsrail buna uymadı. El Cezire muhabiri Hind El Hudari’nin Gazze’den bildirdiğine göre, IOF günde sadece 150 kamyonun geçişine izin veriyor. Ayrıca et, süt ürünleri ve sebze gibi besleyici gıdaların yanı sıra ilaç, çadır ve diğer barınma malzemeleri gibi acil ihtiyaçların girişini de engelliyor.

Filistinli yardım kuruluşlarının oluşturduğu bir koordinasyonun hesaplamalarına göre, şu anda bölgeye giren yardımlar halkın temel ihtiyaçlarının dörtte birini bile karşılamıyor.

Depolarında Gazze’deki herkesi aylarca doyurmaya yetecek kadar yiyecek olduğunu açıklayan Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’nun (UNRWA) yardım getirmesine de izin verilmiyor. Bu durum, Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) Ekim ayında aldığı ve İsrail rejiminin UNRWA da dahil olmak üzere BM kuruluşlarının yardım sağlamasını engellememe yükümlülüğü olduğuna ilişkin tavsiye kararına aykırı.

Ayrıca Mahkeme, İsrail’in UNRWA’nın tarafsız olmadığı yönündeki suçlamalarını reddetti ve kurumun insani yardım alanında vazgeçilmez bir aktör olduğunu belirtti. İsrail rejimi, buna rağmen, tavsiye kararını yerine getirmeyi reddetti.  Yardım dağıtımını engelleyerek ve uluslararası personeline vize vermeyerek UNRWA’nın faaliyetlerini kısıtlamayı sürdürdü.

İsrail rejimi ayrıca, Ocak 2024’te UAD’nin Gazze’de soykırım suçunun işlendiğini tespit eden kararında belirtilen geçici tedbirlere de uymuyor. Bu tedbirler soykırım eylemlerinin önlenmesini, soykırıma teşvikin engellenmesini ve cezalandırılmasını ve Gazze’ye insani yardım girişine izin verilmesini içeriyor. Mahkeme kararın alındığı günden bugüne geçici tedbirleri birkaç kez yinelediyse de İsrail rejimi bunları görmezden gelmeye devam ediyor.

İsrail’in böyle davranabilmesinin nedeni de uluslararası düzeyde eşi benzeri görülmemiş bir diplomatik, mali ve askeri himayeden yararlanıyor olması. Bunun son örneğini 17 Kasım’da, BM Güvenlik Konseyi’nin ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze için hazırladığı 20 maddelik planı onaylayan 2803 Sayılı Kararı kabul etmesinde gördük.

Kararın öngördüğü hükümler arasında Gazze’nin kontrolünü üstlenecek iki organın oluşturulması da bulunuyor: Trump’ın bizzat kendisinin başkanlık edeceği bir barış kurulu ve güvenliği sağlamak ve Filistinli grupların silahsızlandırılmasını zorunlu kılmakla görevli uluslararası istikrar gücü. Bu iki organın yönetim yapısının nasıl olacağı belirsiz olsa da, İsrail rejimi ile koordinasyon içinde çalışarak Filistin halkı üzerinde etkili bir başka yabancı kontrol mekanizması oluşturacakları anlaşılıyor.

Karar ayrıca yardım dağıtımında mevcut yerel ve uluslararası yapıların devre dışı bırakılmasına da izin veriyor. Soykırımdan hiç söz etmiyor ve savaş suçlarına ilişkin herhangi bir hesap verebilirlik mekanizması önermiyor. Esasen uluslararası hukuka aykırı olan bu karar aynı zamanda soykırımın ortak faili olan ABD’ye Gazze üzerinde kontrol yetkisi veriyor.

Tüm bunlar “ateşkesin” aslında bir ateşkes olmadığını açıkça ortaya koyuyor. İsrail rejimi Gazze’ye saldırmaya, Filistin halkını açlığa mahkûm etmeyi ve Filistinlilerin barınma ve sağlık hizmetlerine erişimini engellemeyi sürdürüyor.

Bu düzenlemenin ateşkes olarak adlandırılması, sahada soykırım gerçeği önemli ölçüde değişmemiş olmasına rağmen, üçüncü devletlerin çatışma çözümü ve hatta barış konusunda ilerleme kaydettiklerini iddia etmelerine imkan veriyor. “Ateşkes” diplomatik bir aldatmaca, Gazze’de Filistin halkına yönelik süren imha, yerinden etme ve silme politikalarını gizleyen bir paravan ve uluslararası kamuoyu ile medyayı oyalama aracı.

Bu yazı Al Jazeera sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir.

Perspektif

ORTADOĞU