

2025-12-06
Pelin Ünker
MESEM gerçekten kimin yararına? Eğitimciler uygulamaya karşı çıkarken hükümet projeyi parlatıyor, protesto edenler gözaltına alınıyor. Öğrenciler ise güvencesiz ve ağır işlerde çalıştırıldıklarını söylüyor.
İstanbul'da Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) "Türkiye Yüzyılı Mesleki ve Teknik Eğitim Zirvesi" devam ettiği sırada, üzerinde "Çocukların kanı elinizde" yazılı bir pankart açıldı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi üniversite öğrencileri, MESEM'lerde yaşanan çocuk iş cinayetlerini protesto etti. Özel güvenliğin müdahalesinden sonra gözaltına alınan 17 öğrenciden 16'sı tutuklandı.
Aynı zirveyi protesto eden Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyeleri de "Bu düzen çocuklarımızı öldürüyor" diyerek MESEM'in kapatılmasını istedi; Sendika Genel Başkanı Eren Edabali'nin de aralarında bulunduğu öğretmenler ters kelepçeyle gözaltına alındı.
Öğrenciler ve öğretmenlere yönelik bu sert müdahale, hükümetin vitrin projesi olarak sunduğu MESEM'in çocuklar için ne anlama geldiği sorusunu yeniden gündeme taşıdı.
MESEM nedir, kaç çocuk var?
Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM), eski adıyla çıraklık sistemi. 2016 sonunda 4+4+4 sistemiyle birlikte örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alındı. En az ortaokul mezunu, 14 yaşını doldurmuş çocuklar MESEM'e kayıt olabiliyor; haftanın dört günü işletmelerde, bir günü okulda ders görüyor.
Eğitim Reformu Girişimi'nin (ERG) 2025 Eğitim İzleme Raporu'na göre, 2024-2025 eğitim-öğretim yılında 15-18 yaş grubunda MESEM'e devam eden öğrenci sayısı 392 bin 887 oldu. Öğrenciler asgari ücretin belli bir oranı kadar ücret alıyor ancak emeklilik primleri yatmıyor; işyerlerindeki çalışma koşulları büyük ölçüde patronların insafına bırakılıyor.
ERG, çocukların okulla bağının koptuğunu; bu modelin özellikle yoksul çocukları erken yaşta işgücüne ittiğini vurguluyor.
"Eğitim değil, kitlesel çocuk işçiliği"
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi'ne göre 2024'te 71 çocuk işçi çalışırken hayatını kaybetti. Bu yıl Kasım ayı sonunda ise ölen çocuk işçi sayısı 85'i buldu. 2023-2024 ve 2024-2025 eğitim öğretim yıllarında MESEM'li en az 15 çocuğun sanayide veya inşaatlarda çalışırken öldüğü kayıt altına alındı.
İSİG'in raporları, çocuk iş cinayetlerinin tarımdan kente kaydığını; sanayi, inşaat ve hizmet sektörlerinde ölümlerin arttığını gösteriyor. MESEM, özellikle organize sanayi bölgeleri ve sanayi sitelerinde çocuk işçiliğinin "normalleşmesinin" başlıca mekanizmalarından biri haline gelmiş durumda.
İSİG, MESEM'i "devlet politikalarıyla çocuk işçiliğinin kitleselleştirilmesinin aracı" olarak tanımlıyor ve "bir gün okulda, dört gün işyerinde eğitim" formülüyle çocuk işçiliğinin meşrulaştırıldığını belirtiyor.
TÜİK verileri 15-17 yaş grubunda yaklaşık 1 milyon çocuğun işgücünde olduğunu gösteriyor. Uzmanlar, MESEM öğrencileri, kayıt dışı çalışanlar ve 15 yaş altı çocuklar da eklendiğinde gerçek sayının 3-4 milyona yaklaştığını ifade ediyor.
MESEM'li çocuklar ne diyor?
FİSA Çocuk Hakları Merkezi'nin MESEM öğrencileriyle yaptığı görüşmeler, bu tablonun sahadaki karşılığını ortaya koyuyor. Görüşülen çocukların önemli kısmı MESEM'den önce de ücretli çalışmaya başladığını, çalışma yaşının 11-12'ye, bazı örneklerde 9'a kadar indiğini anlatıyor.
FİSA'nın saha çalışmasına göre çocuklar, uzun çalışma saatlerini, ağır ve meslek dışı işlere zorlanmalarını ve iş güvenliği eksikliklerini benzer şekilde anlatıyor. Görüşülen öğrencilerden biri, MESEM'de kayıtlı olduğu yerle çalıştığı yerin ayrı olduğunu "Çalıştığım iş yerinin belgeleri burada geçmiyor dediler, ben de başka yerde kayıtlıyım" diyerek aktarıyor.
Birçok çocuk, gün içinde 12 saate varan mesailerde koruyucu ekipman olmadan çalıştıklarını, yetişkinlerin bile yapmakta zorlanacağı işlere koşturulduklarını, iş kazalarının sık yaşandığını ama çoğu kez kayda bile alınmadığını söylüyor. Fiziksel koşullar da ağır: Bazı işyerlerinde yemekhane, duş ya da dinlenme alanı bulunmuyor; çocuklar gün boyu çalıştıkları için ders çalışacak vakit bulamadıklarını, okuldaki tek günlerinin de çoğu zaman işe gitmek için kullanıldığını dile getiriyorlar.
FİSA, "Çocukların 14 yaşından başlayarak haftanın 4-5 gününü işyerinde geçirdikleri, ara dinlenmesi ve yaz tatili olmaksızın sürekli çalıştıkları bir sistem, eğitim olarak nitelendirilebilir mi" sorusunu soruyor ve MESEM'in çocuk işçiliğini eğitim adı altında gizleyen bir örtüye dönüştüğünü vurguluyor.
Tehlikeli işlerin çocuk mağdurları
Son yıllarda MESEM kapsamında çalıştırılan çok sayıda çocuk, tehlikeli ve denetimsiz işlerde hayatını kaybetti.
Ocak 2024'te staj yaptığı işyerinde başı sac büküm makinesine 16 dakika boyunca sıkışan 14 yaşındaki Arda Tonbul yaşamını yitirdi. Aynı ay 15 yaşındaki Erol Can Yavuz, üzerine devrilen sunta bloklar nedeniyle öldü. Kasım 2025'te Isparta Mesleki Eğitim Merkezi öğrencisi 15 yaşındaki Umut Eren Gökçen, hafta sonu çalışmaya gönderildiği bir inşaatta asansör boşluğuna düşerek ağır yaralandı; iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı inşaatta firma ve kamu görevlileri hakkında herhangi bir soruşturma açılmadı. Yine Kasım 2025'te, Rüştü Kazım Yücelen Mesleki Eğitim Merkezi 11'inci sınıf öğrencisi 16 yaşındaki Alperen Uygun, Mersin Anamur'da çalıştığı asansör firmasıyla gittiği inşaatta üçüncü kattan asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetti.
Hepsi MESEM kapsamındaydı; hepsi, benzer şekilde kontrolsüz, riskli, çocuklar için yasak olan işlerde çalıştırılıyordu.
Bu tabloya eklenen bir başka ölüm, Konya Karapınar'da bir tarım işletmesine gönderilen 16 yaşındaki Eren Dağ'ın ölümü oldu. Elektrik panosuna müdahale ettiği sırada akıma kapılan Eren Dağ için açılan dava aylar sonra başlayabildi; bilirkişi raporu tarla sahibinin ve işyerinin kusurlu olduğunu tespit etti.
Çocuk hakları savunucularına göre bu ölümler "istisna" değil, MESEM'in yapısal sorunlarının bir sonucu. Arda, Erol, Umut Eren, Alperen ve Eren Dağ'ın hikayeleri, binlerce öğrencinin aynı koşullara maruz bırakıldığını; denetimsiz işyerlerinde çalıştırılan çocukların her gün benzer risklerle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Bu örneklerin ardından kapsamlı bir politika değişikliği yapılmaması, çocuk iş cinayetlerinin devam edeceğine işaret ediyor.
Eğitimciler ne diyor, Bakanlık ne savunuyor?
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, MESEM'i "patronlara ucuz işgücü sağlayan ve çocukların hayatına mal olan bir model" olarak tanımlıyor; son gözaltıların da bu eleştirilerin bastırılmasına dönük olduğunu söylüyor.
Veli-Der, Eğitim-İş ve Eğitim Sen de MESEM'in "çocukların eğitim hakkını fiilen ortadan kaldırıp yoksul öğrencileri güvencesiz işgücüne dönüştürdüğünü" belirterek programın kaldırılmasını talep ediyor. İSİG Meclisi de MESEM'in "revize edilemeyecek kadar sorunlu" olduğunu vurgularken FİSA, programın zorunlu eğitim kapsamına alınmasının çocukları hem eğitimden hem de çocukluktan mahrum bıraktığını ifade ediyor.
Milli Eğitim Bakanlığı ise MESEM'i "gençlere meslek kazandıran, okurken gelir elde etmelerini sağlayan bir fırsat" olarak savunuyor. Resmî anlatıda öğrencilerin asgari ücretin belirli bir oranını aldığı, "usta öğreticiler" eşliğinde beceri kazandığı vurgulanıyor. Ancak sahadan gelen haberler, bu söylem ile çocukların yaşadığı gerçeklik arasında derin bir uçurum olduğunu gösteriyor.
TİP'li 16 öğrencinin tutuklanması ve MESEM'leri protesto eden öğretmenlerin ters kelepçe ile gözaltına alınması, bir yanda "iş öğrenen öğrenciler" söylemi, diğer yanda iş cinayetlerinde hayatını kaybeden MESEM'li çocuklar arasındaki çelişkiyi vurguluyor.
Çocuk hakları savunucularına göre asıl soru açık: Devlet, çocukları "bir gün okul, dört gün iş" formülüne hapseden bu modeli savunmaya devam mı edecek, yoksa yoksulluğu azaltan, nitelikli ve güvenli eğitimi güçlendiren politikalarla çocuk işçiliğine gerçekten "dur" mu diyecek? Çünkü bugün atılmayan her adım, yarın yeni bir MESEM’li çocuğun adının bir iş cinayeti listesine eklenmesi anlamına geliyor.
Pelin Ünker Yolsuzluk ve vergi adaleti üzerine haber yapan araştırmacı gazeteci.
DW
TÜRKIYE
2025-12-0611 yaşındaki engelli çocuk, 7 yıldır güvercin kümesinde tutuluyor!
2025-12-01“Yeni Süreç Ve Batı Kürdistan'daki Gelişmeler” Konferansı Yapıldı
2025-12-01Ekonomik çöküş çeteleşmeyi körüklüyor
2025-12-01Süleymancılar yurdunda çocuğa şiddet
2025-12-01Türkiye’ye getirilen Ukraynalı yetimlere yönelik ihmal ve istismar zinciri
2025-11-29Basın ve ifade özgürlüğü raporunda çarpıcı tablo
2025-11-29Düzenleme değil af
2025-11-24Eski AYM raportörü Prof. Dr. Osman Can: “Yürütme yasamayı yuttu, yargı kırılganlaştı”
2025-11-22Uğur Kaymaz ve babasının öldürülmesinin üzerinden 21 yıl geçti
2025-11-22Katliam dosyasını “itinayla” kapatmak
2025-11-21Okuldan kopartıldılar, çalışırken öldüler...
2025-11-18Cocuk işçi ölümleri artıyor: İSİG verileri endişe verici
2025-11-15İHD’nin 2024 hak ihlali raporu
2025-11-15Bir ekmeğe muhtaç insanların yok oluşunu seyrettik'
2025-11-12Rıfat Bali: Varlık Vergisi toplumsal kıskançlığın yasalaşmış hâliydi
2025-11-12Küresel Organize Suç Endeksi 2025: Türkiye ilk 10’da
2025-11-08İşkence izi tedaviyle 4 saatte geçer mi
2025-11-01Sosyal yardıma muhtaç hane sayısı 4,5 milyonu geçti
2025-11-01116 kurumdan “11. Yargı Paketi”ne karşı ortak çağrı
2025-10-30Narin Güran vakası 3: Enformasyon bombasının atıldığı gün