9/15/2024
Biliyoruz ki suçlular kısa süre içerisinde tahliye olabilecek. Bu ülkede en ağır cezayı asla katiller yatmaz. Ancak Narin'in arandığı süreçte yaşanan garipliklerin de ayrıca soruşturulması gerekmiyor mu?
Rahşan Ecevit'in, "kader mahkûmu" tanımı ile başladı son 25 yıllık hikâye…
Türkiye elbette bir af ülkesi. 1999'dan önce de defalarca genel ya da özel aflar çıkartıldı.
Ekonomik krizin oy oranları üzerindeki etkisini biraz olsun kırmak için toplumsal barış, ceza adaleti gibi kavramlar hiçe sayılarak; "Şartla Salıverme" adı altında af yasası çıkartıldı 1999'da.
Etkisi bugün bile devam eden bir yasa.
70 bin hükümlünün bulunduğu cezaevlerinden 40 bine yakın suçlu çıktı. Birkaç yıl içerisinde iki katı kadar suçlu cezaevine döndü. Cezaevlerinin kapasitesi yetmez oldu… Tahliye edilenler sabıka kayıtlarına yeni suçları da eklemişti.
* * *
Her türlü affa karşı olduğunu açıklayarak iktidar olan, yıllarca bu söylemi tekrarlayan AKP, rotasını değiştirdikten sonra sözünden dönmüş gibi görünmemek için örtülü aflar çıkarmaya başladı. Af çıkarıldığını reddetti ancak farklı isimlerle çıkartılan sistematik aflara artık herkes alışmıştı.
Anayasa hukukçusu Tolga Şirin, T24'te yayımlanan yazısında gayet net biçimde anlatmıştı bu örtülü afları.
2012'de çıkartılan kanunla, cezasının son altı ayını açık ceza infaz kurumunda kesintisiz olarak geçiren suçlular için, koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalmışsa "denetimli serbestlik" uygulanması öngörüldü.
2013 yılında geçici bir maddeyle 2021 yılına kadar anılan süre kayıtlarının uygulanmayacağı söylendi. Belli bir sürenin altında ceza alanların açık cezaevine bile geçmeden, cezalarının belirli bir kısmını çekmeden tahliye olması sağlandı.
2016'da 671 sayılı KHK ile koşullu salıverme için cezanın üçte ikisinin değil yarısının çekilmesi yeterli görüldü. Denetimli serbestlik için de en az bir yıl cezasının kalması şartı, iki yıla çıkarıldı. Sadece bu düzenleme ilk etapta 120 bin suçlunun tahliyesini sağladı.
2020'de pandemi nedeniyle açık cezaevinde bulunanlara ve denetimli serbestlik hakkı olanlara izin hakkı getirildi. 200 bine yakın suçlu düzenli izinlerle dışarıda tutuldu.
"Alaattin Çakıcı Affı" olarak bilinen düzenlemeyle koşullu salıvermeye "bir yıl" kalması şartı, bir defaya mahsus olmak üzere "üç yıl"a çıkarıldı.
2023'te Covid-19 izninde bulunan hükümlülerden denetimli serbestliğe ayrılmalarına 5 yıl veya daha az süre kalanların, tekrar cezaevine dönmemesi ve kalan sürelerini denetimli serbestlik altında infaz etmeleri öngörüldü.
* * *
Elbette bu düzenlemelerden "siyasi" suçlardan hapse mahkûm edilenler yararlanamadı. AİHM kararlarına rağmen cezaevlerinde tutulanlar, 25 yıldır cezaevinde bulunmasına rağmen "iyi halli" sayılmayanlar da yararlanamadı.
Kimler yararlandı?
Mafya, katiller, vücut dokunulmazlığına karşı suç işleyenler, cinsel dokunulmazlığa karşı suç işleyenler, cinsel istismar suçunu işleyenler, hırsızlar, gaspçılar…
* * *
Bir önceki yazıda, yetişkin erkek nüfusunun neredeyse yüzde beşinin cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve cinsel istismar suçundan soruşturma geçirdiğini belirtmiştim. 2023 rakamlarına bakanlar, yüzde beş değil, binde beş düzeltmesi yaptılar haklı olarak.
Oysa binde beş sadece 2023'teki rakam.
Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü verilerine göre, sadece 2023'te bu suçlardan her bin yetişkin erkekten beşi soruşturma geçirdi. Tek başına vahim…
Ama son 10-15 yılın rakamları daha da vahim.
* * *
Sadece 2014-2021 arasındaki dosya sayıları bile bize vahim bir tabloyu gösteriyor. Yıllara göre cinsel saldırı yani sadece tecavüz suçunun işlendiği olay ve karar sayısı şöyle:
2014 8538 dosyada 4740 mahkûmiyet 868 HAGB
2015 8019 dosyada 5109 mahkûmiyet 715 HAGB
2016 6525 dosyada 4865 mahkûmiyet 514 HAGB
2017 5874 dosyada 4305 mahkûmiyet 507 HAGB
2018 6709 dosyada 4718 mahkûmiyet 642 HAGB
2019 7953 dosyada 5691 mahkûmiyet 780 HAGB
2020 6382 dosyada 4302 mahkûmiyet 682 HAGB
2021 9441 dosyada 6396 mahkûmiyet 959 HAGB
Pandemi döneminde düşen dosya sayıları ve hemen ardından çıkartılan örtülü afların etkisiyle artan sayı dikkati çekmiştir.
Cinsel istismar, yani küçük çocuklara karşı yapılan eylemlerle ilgili dosya sayıları da benzer bir tabloyu gösteriyor.
2014'te 26 bin 486
2015'te 24 bin 983
2016'da 21 bin 189
2017'de 21 bin 548
2018'de 23 bin 297
2019'da 28 bin 360
2020'de 22 bin 497
2021'de 29 bin 822
Bu rakamlara cinsel taciz dahil diğer cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar dahil değil…
* * *
Gelelim daha vahim rakamlara…
Sadece 2021'de cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan soruşturulan kişi sayısı kaç biliyor musunuz?
206 bin 852 kişi…
Toplam 243 bin 809 suç nedeniyle soruşturulmuşlar.
Buna cinsel istismar suçundan soruşturulan 69 bin 773 kişi dahil değil.
2022'de de rakamlar benzer.
Soruşturulan kişi sayısı 204 bin…
2023'te ise rakam 200 bin 611 kişi
* * *
Savcılıklar genellikle bir yıl içerisinde bu suçlara ilişkin soruşturmaları tamamlıyor. Bir sonraki yıla devreden dosya sayısı yarıdan az… Devreden dosyalar da sonraki yıl kapatılıyor.
Bu demek ki her yıl bu suçlardan soruşturulan insan sayısı 100 ila 150 bin civarında artıyor. 10 yılın ortalaması 1,5 milyon kişi…
Daha vahim bir tablo, 2009'da bu suçlardan soruşturulan kişi sayısının 60-70 binlerde olması. Katlanarak artan, durmadan büyüyen bir tablo. Ve durmaksızın affedilen suçlular.
* * *
Tam buradan Narin'in öldürülmesine ilişkin soruşturmaya dönmekte fayda var.
Küçük bir kızın öldürülmesi, ailenin iş birliği yaparak cinayeti gizlemesi, birilerinin "iş gören, işe yarayan" aileye akıl vermesi…
Biliyoruz ki suçlular kısa süre içerisinde tahliye olabilecek. Bu ülkede en ağır cezayı asla katiller yatmaz.
Ancak Narin'in arandığı süreçte yaşanan garipliklerin de ayrıca soruşturulması gerekmiyor mu?
Aileye akıl verenlerin, soruşturmanın gizliliğini ihlal edenlerin, soruşturmayı savsaklayanların açığa çıkartılması, bunu neden yaptıklarının ortaya konulması gerekmiyor mu?
Elbette bu boyutuna bakılmayacak bile…
Bu adalet sistemi değişmedikçe, değişmeyecek yaşananlar.
Bir dosya daha kapanacak.
Narin de listedeki çocuklardan biri olacak.
Rakamlar büyüyecek her geçen yıl… Ve bizler saymaya devam edeceğiz…
T24
- Etyen Mahçupyan: İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
- Vahap Coşkun: Zaman ve Zemin
- Bilgehan Uçak: Ahlakını, merhametini, vicdanını yitiren Müslümanlık
- Necat Zanyar: Yeni çözüm süreci
- Alper Görmüş: İktidar Türkiye için büyük bir şey mi başlatıyor
- İlhami Işık: Güzel şeyler olacak, bu kez geç kalmazsak…
- Vahap Coşkun: “Devlet”in barışı
- Şiraz Baran: Diyarbakır Barosu seçimleri ve Kürtlerin siyaset anlayışı
- Alper Görmüş: “İçeride muhalif, dışarıda Türkiye’nin partisi…”
- Yıldıray Oğur: Bahçeli’nin uzanan eli