

2025-06-19
IŞİD’lilerin Suriye’de keyfi yerinde!
Gökçer Tahincioğlu
Adalet Bakanlığı, kırmızı bültenle aranan 10 Ekim katliamının organizatörü 16 IŞİD mensubunun durumlarının sorulması üzerine, "bir gelişme yaşanması hâlinde Bakanlık tarafından malumat verilmesinin beklenmesinin daha uygun olabileceği"ni değerlendirdi. Firarilerden Deniz Büyükçelebi’nin durumunun sorulması üzerine ise "Bakanlığımıza ulaşan herhangi bir iade evrakının bulunmadığı anlaşılmıştır" denildi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Şam’ı neredeyse komşu kapısı yaptığı, MİT Başkanı İbrahim Kalın ile fırsat buldukça Suriye’yi ziyaret ettikleri bir durumda, ülkelerindeki en büyük terör eylemini yapan ve yaşadıkları köyler, bulundukları kamplar bile bilinen teröristleri de konu etmeleri beklenir, ama olmuyor işte...
Cumhuriyet tarihinin en kanlı terör eyleminin üzerinden tam 10 yıl geçti.
Geride bırakılan 10 seneye hendek operasyonları, olağanüstü hâl, başkanlık sistemi, Suriye operasyonları başta olmak üzere, bir başka ülkede 30-40 yılda yaşanabilecek gelişmeler sığdırıldı.
Mevsimler değişti, iklimler değişti, insanlar değişti.
Hatta insanlar öylesine değişti ve değişebiliyor ki fanatik bir biçimde çatışmaları ve operasyonları savunanlar birkaç gün içerisinde televizyonlarda türkü söyleyip, görüşme listelerinin başına isminin yazılmasını talep edebiliyor.
Olan elbette barış için çabalayan, tutarlı biçimde politik bir çizgide duran, sözünü söylemekten çekinmeyenlere oluyor.
* * *
10 Ekim 2015’te, binlerce insan, sadece barış talebini ısrarla vurgulamak için Ankara Garı önünde toplandı.
Yıllarca telefonları dinlenen ve ne hikmetse terör eyleminden bir süre önce takiplerine son verilen IŞİD’in Gaziantep hücresi, iki canlı bombayı bombayla kuşatıp, karayolu ile Ankara’ya gönderdi.
Daha Suruç katliamının acısı dinmeden, hesabı sorulmadan, canlı bombalar bu kez Ankara Garı önünde patlattı kendilerini.
Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısı kadar sonrasında yaşananlar da trajikti. Bugün yaşananlar gibi…
* * *
Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, “kokteyl terör” gibi bir kavram uydurdu.
Dönemin bakanları, onlarca insanın öldüğü, yüzlerce insanın yaralandığı saldırıdan sonra gülümseyerek basın toplantısı yaptı.
Ertesi günkü milli maçta, tribünler ölenleri ıslıkladı.
Sadece kendileri gibi düşünmüyor diye, insanlar halay çekerken patlayan bombayla ölen insanların eylemi önceden bildiğini, bile bile kendilerini öldürdüklerini iddia etti.
9 yaşında çocukların öldüğü eylemden sonra ölenlere karşı nefret dili geliştirildi.
İnsanların her yıl Gar Meydanı’nda yakınlarını anması bile yasaklandı. Gaz yiyerek, darp edilerek Gar Meydanı’na gelebildi ölenlerin yakınları.
* * *
Bu ülkenin “özgür ve eşit yurttaşları” olması gereken insanlara karşı benzer bir dil ve yaklaşım bugün de devam ediyor.
Katliamdan sonra bir grup IŞİD’li yakalandı ve yargılandı.
Ancak asıl organizatörlerin tamamı zaten çoktan Suriye’ye kaçmışlardı.
Ve nasılsa 10 Ekim’e kadar rahat rahat sınırdan insan geçirebiliyor, Türkiye’ye girip çıkabiliyorlardı.
Telefon dinleme kayıtları ortaya koyuyor ki yabancı savaşçıları Suriye’ye Türkiye üzerinden geçiren bu gruba yönelik yıllarca operasyon yapılmadı.
* * *
10 Ekim katliamının organizatörü 16 IŞİD mensubu hakkında açılan davanın duruşması dün Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.
Bu sanıklardan yedisinin Irak ve Suriye’de olduğuna yönelik kapsamlı bilgiler var. Hatta daha önce emniyetten, çeşitli istihbarat bilgileri de geldi. Beşinin Suriye’de, birinin Irak’ta olduğu kesin olarak biliniyor. Yaşadıkları köyler, bulundukları kamplar bile biliniyor.
Dünkü duruşmada da sanıklardan biri, daha önce trafik kontrolünde yakalanıp, bir süre sonra serbest bırakılan, ardından Suriye’ye kaçan Ahmet Güneş’in geçişleri organize ettiğini, kolayca Türkiye’ye girip çıktıklarını anlattı.
Zaten bilinen gerçekler!
* * *
Ancak asıl trajik yönü bu da değil yargılamanın.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Esad rejiminin düşmesinin ardından Şam’ı neredeyse komşu kapısı yaptı. MİT Başkanı İbrahim Kalın ile fırsat buldukça Suriye’yi ziyaret ediyorlar.
Yeni Suriye yönetimiyle yakınlıklarını dünyaya gösteriyorlar. Her kritik aşamada Şam’da mutlaka bulunuyorlar.
Durum buyken, herhalde Dışişleri Bakanı ile MİT Müsteşarı’nın, ülkelerindeki en büyük terör eylemini yapan teröristleri de konu etmeleri beklenir.
Binlerce kilometre mesafedeki ABD, IŞİD’i bu kadar dert ediyorken, IŞİD’in hedefi olmuş Türkiye’nin aksi bir davranışta bulunması beklenemez.
Ama oluyor işte.
* * *
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi, bir önceki duruşma, önceki duruşmalarda olduğu gibi firari, avukatların yoğun ısrarıyla, kırmızı bültenle aranan IŞİD’lilerin durumunu, iadelerinin istenip istenmediğini Adalet Bakanlığı’na sordu.
13 Mayıs’ta Adalet Bakanlığı Dış İlişkiler ve AB Genel Müdürlüğü’nden mahkemeye yanıt geldi.
Bakanlık mahkemenin durmadan sorup durmasından usanmış olacak ki garip bir yanıt verdi.
Yanıt yazısında, mahkemenin daha önce aynı konuyu kaç kez sorduğu anımsatıldı. Oysa 2020 ve 2025’te, doğal olarak 5-6 kez sormuştu.
Ama bakanlığa çok gelmiş!
Yanıt yazısında şöyle devam edildi:
“…kırmızı bülten ile uluslararası seviyede arattırılmasına devam edilmekte ve adı geçen hakkındaki işlemler, İçişleri Bakanlığı tarafından koordineli olarak yürütülmekte olup, yakalanması ve ülkemize iadesine yönelik bir gelişme olması hâlinde başsavcılığınıza bilgi verilecektir. Bu itibarla, emek ve zaman kaybının önlenmesini teminen, mutat aralıklarla Bakanlığımızdan safahat bilgisi istenilmesi yerine, bir gelişme yaşanması hâlinde Bakanlığımız tarafından malumat verilmesinin beklenmesinin daha uygun olabileceği değerlendirilmektedir.”
* * *
Bakanlık, kısaca, “Ne sorup duruyorsun, bir gelişme olursa biz yazarız” demiş. Emek ve zaman kaybının önlenmesiymiş bu cümlenin amacı.
Herhalde geriye kalan zamanda firari IŞİD’lileri köy köy kasaba kasaba arıyorlar. Rahat bırakmak lazım elbette!
Ama gelen ikinci yazı pek de öyle olmadığını söylüyor.
İkinci yazıda da firarilerden Deniz Büyükçelebi’nin durumu sorulmuş.
Yanıt yazısı fikir veriyor:
“Kırmızı Bülten'le uluslararası seviyede aranan Deniz Büyükçelebi hakkında herhangi bir iade talebi yönünden işlem yapılıp yapılmadığı hususunda bilgi verilmesi talep edilmiştir.
Genel Müdürlüğümüz kayıtlarının tetkiki neticesinde, adı geçen hakkında Bakanlığımıza ulaşan herhangi bir iade evrakının bulunmadığı anlaşılmıştır.”
* * *
Yakalanıp yakalanmadıkları sorusuna “Ne sorup duruyorsunuz?” yanıtını veren bakanlık, Suriye’den herhangi bir iade talebinde de bulunmamış.
Sorsan, “yakalama olmadı ki iade isteyelim” yanıtı alırsınız.
Ama başka istihbarat yazılarından yerlerinin bilindiği de anlaşılıyor.
Devletin bakanı, MİT Başkanı, iktidar, neden Suriye’den bu insanların yakalanmasını istemiyor?
Suriye, Interpol sistemine, 2021’de yeniden dahil oldu. Avrupa’nın dört yanında operasyon yapıp, insan yakalayıp getirebilen Türkiye, Suriye’de bu yetenekten yoksun nedense…
* * *
Niyet mühim.
10 yıldır niyetin ne olduğunu da açıkça görüyoruz.
Ancak yalandan da olsa biraz çaba gösterilmesi fena olmaz, en azından “eşitlik” sloganları havada kalmaz.
Yapılacaklar da basit.
Şam ziyaretlerinden birinde konuyu açarsınız, iki dakikada bulurlar arananları.
Bu kadarı yapılamıyorsa, ısrarla yazı gönderirsiniz, Türkiye’yi kıracak değiller ya!
Ama yapılmadı ve yapılmayacak.
Zira ısrarla bu ülkede herkesin eşit ve adil biçimde yaşaması için mücadele eden, çizgisini değiştirmeden, ağır bedeller ödeyerek yaşayan ve ölen insanlar söz konusu!
Ölüleri ıslıklanan, ölüleri yok sayılan insanlar.
Farklısı da beklenmezdi zaten…
T24
TÜRKIYE
2025-12-08Devlet yurdunda ölen 5 aylık bebeğin ölümüne dava açıldı
2025-12-0611 yaşındaki engelli çocuk, 7 yıldır güvercin kümesinde tutuluyor!
2025-12-06MESEM: Eğitimin gölgesinde çocuk işçiliği
2025-12-01“Yeni Süreç Ve Batı Kürdistan'daki Gelişmeler” Konferansı Yapıldı
2025-12-01Ekonomik çöküş çeteleşmeyi körüklüyor
2025-12-01Süleymancılar yurdunda çocuğa şiddet
2025-12-01Türkiye’ye getirilen Ukraynalı yetimlere yönelik ihmal ve istismar zinciri
2025-11-29Basın ve ifade özgürlüğü raporunda çarpıcı tablo
2025-11-29Düzenleme değil af
2025-11-24Eski AYM raportörü Prof. Dr. Osman Can: “Yürütme yasamayı yuttu, yargı kırılganlaştı”
2025-11-22Uğur Kaymaz ve babasının öldürülmesinin üzerinden 21 yıl geçti
2025-11-22Katliam dosyasını “itinayla” kapatmak
2025-11-21Okuldan kopartıldılar, çalışırken öldüler...
2025-11-18Cocuk işçi ölümleri artıyor: İSİG verileri endişe verici
2025-11-15İHD’nin 2024 hak ihlali raporu
2025-11-15Bir ekmeğe muhtaç insanların yok oluşunu seyrettik'
2025-11-12Rıfat Bali: Varlık Vergisi toplumsal kıskançlığın yasalaşmış hâliydi
2025-11-12Küresel Organize Suç Endeksi 2025: Türkiye ilk 10’da
2025-11-08İşkence izi tedaviyle 4 saatte geçer mi
2025-11-01Sosyal yardıma muhtaç hane sayısı 4,5 milyonu geçti