Türkçe | Kurdî    yazarlar
Onur Yaser Can davasında sil baştan mücadele

2025-06-14

15 yıldır korunan, işkence yapan ve işkenceyi gizleyen polislere “iyi hâl” indirimi istendi

Onur Yaser Can davasında sil baştan mücadele

Gökçer Tahincioğlu

Onur Yaser Can dosyası büyük bir inada ve mücadeleye rağmen cezasızlıkla sonuçlandırılmak istenilen, en hafif cezayla geçiştirilmeye çalışılan bir dosya… Açıkça cezaların sanıklar lehine indirilmesinin istendiği davada, şimdi yeniden yargılama yapılacak... Duruşma 20 Haziran'da

Onur Yaser Can’ı anımsıyorsunuz değil mi?

Gördüğü işkencenin etkisinden çıkamayan, yeniden işkence yapılacağı korkusuyla hayatını sonlandıran ODTÜ Mimarlık mezunu genç.

Oğluna yapılanlara ve bütün bunların hesabının verilmemesine dayanamayan ve hayatını sonlandıran annesi.

Adalet arayışına ömrünü adayan, 2019’da yaşamını yitiren babası.

Ve bu dava, şimdi sil baştan görülecek.

Hakikat apaçık ortada olmasına rağmen.

***

Onur Yaser Can dosyası büyük bir inada ve mücadeleye rağmen cezasızlıkla sonuçlandırılmak istenilen, bu mümkün değilse en hafif cezayla geçiştirilmeye çalışılan bir dosya… Bütün bu süreçte neler yaşandı, anımsayalım:

-2 Haziran 2010'da narkotik polisi, Onur Yaser Can'ı gözaltına aldı. Yasaya göre esrar kullanmak suç değildi ama ne yapsa, sadece kullanmak amaçlı aldığını anlatamadı.

-İlk ifadesi alınırken sorguya avukat çağrılmadı, ailesi de aranmadı.

-Çırılçıplak soyuldu, dövüldü, işkence gördü. Polise yalvaran gençlerin sesleri dinletildi Onur Yaser'e. Muhbirlik yapması isteniyordu. Onur Yaser, anlamıyordu. Kurtulduğunu sandığı anda, "yeniden görüşeceğiz" denildi, korku kalbini kapladı.

-Doktor muayenesinden önce ifade tutanakları imzalatılmadı, muayene sırasında polis de girdi odaya. Muayene bitince okumasına izin verilmeden tutanaklar imzalatıldı. İşkence gördüğünü kanıtlayacak araçlar elinden alındı.

-Serbest bırakıldıktan sadece bir gün sonra yeniden emniyete çağrıldı. Korkuyla gittiği emniyetten çıktıktan sonra da takip altındaydı.

-İfadeleri alabilmek için bir avukata başvurdu. Ancak ifadeleri avukatı da alamadı. Emniyetten, imzası eksik olduğu gerekçesiyle yeniden çağrıldı.

-Yeniden ifadeye gitmesi gereken günün akşamında, 23 Haziran 2010'da, oturduğu apartmanın 3. katından kendini boşluğa baktı.

-İntiharın ardından geçen 11 ayda, dosyayı 3 ayrı savcı aldı. İşkence iddiaları araştırılırken, sadece emniyetin giriş-çıkış kayıtlarına bakıldı. İşkence iddiası "takipsizlik" kararıyla kapatıldı.

-Onur Yaser Can'ın ifadelerinin emniyette değiştirildiği ise netti, buna rağmen tutanağı neden imzaladığı da araştırılmadı, işkence ihtimali akla bile getirilmedi.

-İki polise sanki değiştirdikleri önemsiz bir belgeymiş gibi, "evrakta sahtecilik"ten dava açıldı. -Polis ifadelerine göre ise "Yaser çırılçıplak soyulmuş ama nazik davranılmıştı."

-İki polis, indirimli cezalar ve 1 gün aylıktan kesinti kararıyla kurtardı. Yargıtay kararı bozdu.

***

-Onur Can'ın annesi Hatice Can da yapılanlara dayanamadı. 2 Mart 2014'te yaşamına son verdi.

Baba Mevlüt Can ve kızı, artık iki "cinayet"in hesabını sormak zorundalardı. Mevlüt Can, bu acılara 9 yıl dayanabildi. Yaşamını kaybetti.

-İki polis, bir aile yok olduktan ve 9 yıl süren yargılamadan sonra indirimli biçimde ceza almış, 6 yıl 5 ay hapse mahkûm edilmişti. Mahkeme, bu kararla birlikte, işkence evrakını değiştiren 5 kişi ile ilgili suç duyurusunda da bulunmuştu. Ancak valilik, mahkemenin suç duyurusuna rağmen iki kez soruşturma izni talebini geri çevirdi. Sonunda, Avukat Mehmet Ümit Erdem'in kararlara yönelik itirazı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 11 yıl sonra soruşturmaya izin verildi.

-Ancak suç duyurusu da eksikti. Zira mahkeme, işkence yapıldığını gizlemek için evrakın değiştirildiğini kabul ediyordu, ancak işkenceden suç duyurusunda bulunmuyordu.

İşkence kısmı eksikti ancak idare mahkemesinin kararı sonucunda, İstanbul Başsavcılığı, Onur Yaser Can'ın gözaltına alınışından 12 yıl sonra dava açtı. Biri bilirkişi, dördü polis beş kişi yargılanmaya başlandı.

***

-İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi bozma yok etme ve gizleme suçlarından yapılan yargılama sonucu, 5 Haziran 2023 tarihinde, sanık polisler ve amirleri hakkında sanıkların kastı, kastlarının yoğunluğu ve suçun kamu görevlisi sıfatıyla işlenmesi sebebiyle alt sınırdan uzaklaşarak toplam 6’şar yıl ceza almalarına hükmetti. Resmi Belgede Sahtecilik suçundan ise daha önceki takipsizlik kararlarını dayanak göstererek sanıklar hakkında “hüküm kurulmasına yer olmadığına” karar verdi.

-Ayrıca mahkeme sanıkların işkence, intihara sürükleme ve cinsel saldırı suçlarından da yargılanmaları yönünden ısrarlı talepleri dikkate alarak dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi.

***

-Can’ın avukatı Ümit Erdem, istinaf başvurusunda, resmi belgeyi bozmak ve gizlemek suçundan verilen cezanın üst sınırdan verilmesini, resmi evrakta sahtecilik suçundan da ceza verilmesini, işkence, cinsel saldırı ve intihara sürükleme suçlarıyla ilgili de soruşturma açılması zorunluluğunu anımsattı.

-Tam bu süreçte Fatih Başsavcılığı, sanık polisler hakkında işkence, cinsel saldırı ve intihara sürükleme suçlarından verilen takipsizlik kararını kaldırdı.

***

-Buna rağmen İstanbul 18. Bölge Adliye Mahkemesi, 17 Kasım 2024’te çok tartışmalı bir karara imza attı. İstinaf mahkemesi, resmi belgeyi bozma ve yok etme suçlarıyla direk illiyet bağı olan işkence, cinsel saldırı ve intihara sürükleme suçları hakkında hiçbir değerlendirme yapmadan karar verdi.

-Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama boyunca dosyaya eklenen kuvvetli delil niteliğindeki tanıklıkları ve kaldırılan takipsizlik kararını da görmezden gelerek, sanıklar hakkında evrakta sahtecilik suçu yönünden “kamu davasının düşmesine” hükmetti.

***

-Resmi belgeyi yok etmek ve gizlemek suçlarından verilen karar hakkında ise üst sınırla ilgili talepleri görmezden gelerek, mahkemenin kararında alt sınırdan uzaklaşmasının ve sanıklar hakkında neden iyi hal indirimi uygulanmadığının yeniden tartışılması gerektiğinden bahisle kararı bozdu. Bu kararla ile mahkeme, açıkça cezaların sanıklar lehine indirilmesini istedi.

***

Gelinen nokta bu. 20 Haziran’da, bu bozma kararı doğrultusunda, İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılama yapılacak.

15 yıldır devam eden yargılama boyunca yaşananlar ortada.

Tanıklar Onur Yaser Can’ın adım adım nasıl intihara sürüklendiğini anlatıyor.

Kamera görüntüleri işlenen suçları ortaya koyuyor.

İşkencenin gizlenmesi için evrakların nasıl değiştirildiği açıkça görülüyor.

Buna rağmen yargı, 15 yıldır bunları yapanlara kıyamıyor.

Görevini yapmayanları, suç işleyenleri, işkence yapanları cezalandırdığında bütün emniyet teşkilatını cezalandırdığını sanıyor, Türkiye’de insan haklarına bakışın özeti bu.

Hakikat apaçık ortada.

Can ailesinden geriye hüzünlü fotoğraflar kaldı. O fotoğraflardan geriye sadece Ezgi Sevgi Can…

Adalet mücadelesini inatla sürdürüyor.

Ve adaletin ne olduğunu da hele ki bu dosyada, çok iyi biliyoruz.

Yapılan adaletsizlikleri çok iyi bildiğimiz gibi.

T24

TÜRKIYE