yazarlar makaleler
Mücahit Bilici: Onlar topluca bir peygamber
9/12/2024

Tanklar karşısında bir cocuk. Bankalar karşısında paraya tamah etmeyen bir masumiyet. Sütunlu bina ve gökdelenlere karşı basit bir kamp çadırı. “Gerçeği gördük, şehadet ederiz ki…” diyen bir hakperestlik. “Bu suça ortak olmayacağız” diyen bir kendi kendini feda etme kahramanlığı. Çadırların toplamından tecelli eden bir nübüvvet. Hakka şahitlik yapıp, görünmez bir firavuna karşı hakkı söyleyen üniversite öğrencileri, Rachellar, Ayşegüller. Onlar topluca bir peygamber. Bu zamanın peygamberleri onlar.

İnsan insanın ölçüsüdür. Ancak insan aynasında insaniyeti açığa çıkan varlıklarız. Tanrı da ancak insanda görünür. Bazan insaniyetimizi bir safi milli hasıla olarak cem edip cami (veya cemevinde) dört duvar arasına alır, bazan nasihat veya sohbette paylaşılan hikmet ile söz’e döküp akıtırız. İçimizde ilahi olanın dışarıda makes bulması, ortak havuzlarda temerküz etmesi, ilahi olanın bizden ayrı ve anıtsal bir nitelik (mesela evrensel insan hakları beyannamesi suretini) kazanmasına imkan verir. İnsanda kaynayan ilahilik, meydanlar, tapınaklar, anıtlar, ahitler inşa eder.

Bu birikintilerin haşmeti karşısında insanın kendisindeki ilahilik son derece mütevazi kalır. Kabe karşısında Kalp. Insan hürmete mecbur bulur kendini. Kalp ilahi olanı Kabe’de bulur. Yasa, insanın itaatini teslim alır. İşte insanın yayılıp serpildiği bu halin güzellikleri ve riskleri vardır. Mesela medeniyette dolayım doğduğu için hırsız ve gaspçıların yüzü görünmez hale gelir. Şirketlerin, devletlerin, örgütlerin arkasında saklanır o yüzler. Suçlar kamuya karşı işlendiği için anonimleşir, görünmezleşir.

Gün gelir, tahakküm hırsı ile dolu bir moğol sürüsü gelir işgal eder tüm meydanları, anıtları. İlahi olan derdest edilir. Hakikat bir tutulma yaşar. Sözün ağzı polis eliyle kapatılır. Gücün hakka ve adalete karşı bir sopa gibi kullanıldığı bu durumlarda, ilahi olan büyük bir geri çekilme içine girer. İlahi olan, insana kadar geriler. Yani ilahi olan, ilahi olanın başlangıç kaynağına kadar geriler. Modern zamanlarda bu ağza vicdan da denir. Hakkı söyleme lüzumunun çıkış menfezi artık araya girmiş tüm boru hatlarından ve sulama sistemlerinden mahrum bir yalınlık içindedir. Barajlar çökmüş, depolar boşalmıştır. Geriye sadece suyun kaynağı olan mütevazı pınarlar, küçücük dereler kalmıştır. Meydan işgal edildiği için hakikat insana, insanın sadeliğine kadar gerilemiştir.

Böyle bir durumda yalınlaşma aynı zamanda bir arılaşmadır (tasaffi). Arı, duru, çarpıtılmamış, yolda yağmalanmamış, taşınırken kirlenmemiş bir tazelikte karşımıza çıkar başlangıcın kalp çarpıntısı. Kabe’si yıkılmış bir kalbin kendisi artık bir Kabe’dir. Anonimleşmemiş, temsil ve vekaletle çarpıtılmamış, boru hatlarıyla süründürülmemiş bir tazelikte karşımıza çıkar ilahi olan. Bir peygamber doğar hakkı söyleyen. Tanklar karşısında bir cocuk. Bankalar karşısında paraya tamah etmeyen bir masumiyet. Sütunlu bina ve gökdelenlere karşı basit bir kamp çadırı. Çıkarların ve korkutulmuşluğun teşvik ettiği bir onursuzluğa karşı ihlasın cesareti. “Gerçeği gördük, şehadet ederiz ki…” diyen bir hakperestlik. “Bu suça ortak olmayacağız” diyen bir kendi kendini feda etme kahramanlığı.

Çadırların toplamından tecelli eden bir nübüvvet. Hakka şahitlik yapıp, görünmez bir firavuna karşı hakkı söyleyen üniversite öğrencileri, Rachellar, Ayşegüller. Onlar topluca bir peygamber. Bu zamanın peygamberleri onlar.

Serbestiyet

İÇERİK BAŞLIKLARI
×
 MAKALELER   yazarlar