Türkçe | Kurdî    yazarlar
Savaş Çığırtkanları Yine Yanılıyor

2025-06-22

İsrail, kanıtı yokken ya da provokasyon olmaksızın İran’a saldırdı. Geçmişteki katliamların amigoları, sanki yakın tarihte hiç yaşanmamış gibi katliamları savunarak ortalıkta caka satarken, dehşete düşmüş sivillerin üzerine bomba yağdırılmasına karşı çıkanlar bir kez daha tehlikeli aşırılık yanlıları olarak karalanıyor.

OWEN JONES

G7, İsrail’in “kendini savunma hakkı” olduğunu belirten bir bildiri yayınlarken, siz de aklınızı kaçırıp kaçırmadığınızı sorgulama hakkına sahipsiniz. İsrail hiç sebep yokken İran’a saldırdı. Gerekçesi, Tahran’ın nükleer silah elde edebileceği iddiası. İleride bir tehdit ortaya çıkabileceği iddiasına dayanarak savaş açmayı yasaklayan BM Şartı’na göre bu illegal bir saldırı.

G7 bildirisi, “İran, bölgesel istikrarsızlığın ve terörün başlıca kaynağıdır” diyor. Hem de Donald Trump’ın istihbarat şefi daha üç ay önce ABD istihbarat topluluğunun “İran’ın nükleer silah üretmediğini değerlendirmeye devam ettiğini” ifade etmesine rağmen. Hem de aslında nükleer silahlara sahip olan İsrail iken ve nükleer silaha sahip olmasına rağmen Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nı imzalamayı ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın denetimlerini reddediyorken. İran ile ABD arasındaki nükleer müzakerelerde bir ilerleme kaydedilmesine rağmen, İsrail İran’ın baş müzakerecisini hedef alırken ve aileleriyle birlikte bilim insanlarını, aralarında çocukların, bir atletin, bir öğretmenin ve bir pilates eğitmenin de yer aldığı sayısız sivili katletmeyi sürdürürken. İsrail lideri hakkında, savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemekten tutuklama kararı olmasına rağmen. Bir de İsrail, soykırım çılgınlığıyla Gazze’yi haritadan silmiş, yasa dışı olarak işgal ettiği ve kolonileştirdiği Batı Şeria’yı giderek şiddetlendirdiği bir katliama maruz bırakmış, Güney Lübnan ve Beyrut’a saldırmış, Suriye’ye girip işgal altında tutmuşken. Ortadoğu’da hiçbir ülke İsrail kadar bölgesel istikrarsızlık ve terör kaynağı değildir, hatta bu konuda hiçbiri İsrail’in yanına yaklaşamaz.

Kamuoyu yoklamaları Britanyalıların ezici çoğunluğunun tam anlamıyla bu suça ortak olmak istemediğini gösteriyor olsa da son katliama karşı olanları kötüleme konusunda hâlâ aynı telden çalınıyor. Eski BBC muhabiri Andrew Neil barış isteyen İskoç politikacıların “Orta Çağ’dan kalma teokratik bir diktatörlüğünün yanında” yer aldığını söylüyor. Irak, Afganistan ve Libya felaketlerine karşı çıkanların nasıl canavarlaştırıldıklarını, Saddam Hüseyin, Taliban ve Muammer Kaddafi’nin uşakları olarak görüldüğünü hatırlarsınız. Peki, Sayın Neil, sonunda kim, hem de feci şekilde, haklı çıktı?

İşte trajedi: Brown Üniversitesi’nce yapılan bir araştırmaya göre, 11 Eylül sonrası savaş bölgelerinde doğrudan ve dolaylı olarak 4,5 milyondan fazla insan öldü. Bu felaketleri alkışlayanlar itibar kaybetmedi, bu da onların suç mahallerinden utanmadan ayrılıp hiç sıkılmadan daha fazla şiddet talep etmeyi sürdürmelerini sağladı. Afganistan’daki savaşın büyük bir başarı olduğuna inanan Neil, Irak’ın işgalinden yaklaşık altı ay önce bir köşe yazısı yazarak “Bağdat’ın banliyölerinde, genellikle hastane veya okul gibi görünen gizli tesisler” kurulduğu ve bu tesislerde kimyasal ve biyolojik silahlar geliştirildiğini, “en vahimi de nükleer silah geliştirme girişimlerinin yeniden başladığı” uyarısında bulunmuştu.

Savaş çığırtkanlarının mezar taşına Neil’in barış savunucularına karşı kurduğu şu cümleyi yazmalı: “Onları ciddiye alma yükümlülüğünden azade olmamız için kaç kez daha yanılmalılar belli değil.” Pek tabii Benjamin Netanyahu da Neil’in kibirli tavrını paylaşmış, 2002’de ABD Kongresi’ne şu sözü vermişti: “Saddam’ı, yani Saddam rejimini ortadan kaldırırsanız, sizi temin ederim ki bölgeye çok büyük olumlu yansımaları olur.”

Hiçbir nesnel başarısızlık onların fikirlerini değiştiremez. Bu fanatizm ancak hakikatle alay ederek sürdürülebilir. Savaş suçlarıyla itham edilen bir başbakan, İsrail’in aksine İran rejiminin “sivilleri hedef aldığını” söylüyor. İsrail’in askerî sözcülerinden biri de bu cinayetler nedeniyle Tahran’ı “terör rejimi” diye nitelendiriyor. Terörizm kavramı pratikte, Tel Aviv ve Washington’ın çok daha öldürücü füze ve mermilerinin aksine, bu tür eylemleri gayri meşru ve ahlaksız olarak göstermek için kullanılan, Batı’ya düşman rejimler ve militanlar tarafından işlenen şiddet anlamına gelmeye başladı.

İsrail’in cüretkârlığı hayret verici. Gazze’de çoğu kadın ve çocuk on binlerce Filistinliyi katletti ama İran’ın saldırılarında 24 İsraillinin ölmesi Tahran rejiminin eşi benzeri olmayan kötülükte olduğunu ortaya koyuyor. Bunun iki katından fazla sayıda Filistinli Gazze’de açlıkla cebelleşirken İsrail askerleri tarafından tek bir gecede katledildi. Bu toplu kıyım medyanın çok küçük bir kısmının ilgisini çekti. Ölümler arasındaki bu hiyerarşiyi gizlemek için de herhangi bir girişimde bulunulmuyor. BBC’nin Gazze soykırımını nasıl haberleştirdiğine ilişkin kapsamlı yeni bir rapor, ölen her bir İsrailli hakkında ölen her bir Filistinli hakkında yapılan haberden 33 kat daha fazla haber olduğunu ortaya koyuyor. Batı’nın İsrail’in zulmetmesini kolaylaştırması Arap ve İranlıların hayatlarını değersiz görmesine dayanıyor.

Elbette İran’ın da İsrailli sivilleri öldürmekten kaçınmak gibi yasal bir sorumluluğu var. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün eski direktörü Kenneth Roth’un gözlemlediği gibi: “İsrail’de askerî ve sivil alanların iç içe geçmiş olması İran’ın füzelerinin nereyi hedeflediğini bilmeyi zorlaştırıyor.” Gazze’de bu durum sivillerin “canlı kalkan” olarak kullanılması olarak tanımlanırken, İsrail için böyle bir standart uygulanmıyor. Bu söylem, İsrail endüstriyel ölçekte gerçek Filistinli canlı kalkanları kullanırken bile Gazze’yi yeryüzünden silmek için kullanıldı.

Gerçekten de aklınızı kaçırıyormuşsunuz gibi gelebilir. Zira İsrail Ordusu’nun bugüne kadar göğün altındaki her türlü savaş suçunu işlediği rapor ediliyor. Kanıtı yokken ya da provokasyon olmaksızın İran’a saldırdı. Geçmişteki katliamların amigoları, sanki yakın tarihte hiç yaşanmamış gibi katliamları savunarak ortalıkta caka satarken, dehşete düşmüş sivillerin üzerine bomba yağdırılmasına karşı çıkanlar bir kez daha tehlikeli aşırılık yanlıları olarak karalanıyor. Yine de Batılı devletler soykırımcı, yayılmacı, nükleer silahı olan İsrail devletini mağdur gösteren bir açıklama yayınlıyor ve hükümetimiz Tel Aviv’e askeri destek vermeyi reddetmiyor.

İşin aslı aklınızı kaçırmıyorsunuz. Asıl aklını yitirenler iktidardakiler. En nihayetinde bu gerçekle yüzleşmedikleri müddetçe de işin sonu kıyamet.

Bu yazı The Guardian sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir.

Perspektif

BASıNDAN