

2025-04-01
Bahattin Turan
Kürt ulusal birliğine en ihtiyaç olduğu bu dönem hiç bu kadar yakıcı olmamıştı. Ortadoğu’da haritalar değişirken Kürt ulusu tek ses olarak sürece müdahil olmak durumundadır. Bu durum mevcut yurtsever partilerin isim veya ideoloji değiştirmesi gibi bir durum doğurmuyor. Böylesi bir süreçte tüm kesimlere ihtiyaç duyulduğu bir dönemde böylesi tartışmalar zaman ve güç kaybettirmekten öteye geçemeyecktir. Şu tespitin yapılmasında yarar var: üzüm mü yiyeceğiz? Yoksa bağcı mı döveceğiz? Bu esas yanıtlanması gereken bir sorudur. Bence herkesin vereceği cevap üzüm yemek olacaktır. Bu süreçte bağcı dövmek kimseye kazandırmayacak aksine kaybettirecektir.
Yazımın başlığına gelecek olursam ‘S’ den kastın sosyalizmdir. O ‘S’ harfi çıkarsa milyonlar akın akın gelecek gibi bir imaj yaratılmaya çalışılıyor. Ancak içinde ‘S’ olmayanların çok iyi durumda olduğunu söylemek gözlerini her şeye kapatmaktan başka bir şey değildir.
Zaman zaman liberalizmden, sosyal demokrasiden dem vuranlar çıkmıyor değil, ancak kaçırılan bir nokta var: bireysel haklar, sosyal haklar, anadil hakkı ve yerel yönetimlerin güçlenmesi gibi haklar sadece çözüme belli bir katkı sunarlar. Onun ötesine geçmesi doğası gereği mümkün değildir. Meseleye salt bu perspektifte bakmak çözümsüzlük getirmekten başka bir işe yaramayacağını düşünüyorum.
Kürt Sosyalistlerin bu meseleye daha rasyonel baktığını söylemek mümkündür. 1974’te ne söylendiyse bugünde aynı noktada durmak politikanın doğruluğunu çok net bir şekilde göstermektedir. Dün de bu meselenin federal bir çözümle mümkün olduğunu söyledik. Bugün de aynı noktada durmak bence takdire şayandır.
Genellikle sosyalist çevrelerin sadece Türk sol hareketinden ibaret olduğu sanısı ve tüm sosyalistlerin bunlara benzediğini söylemek, politik söylemden ne kadar uzaklaştığının bariz göstergesidir. Türk sol hareketleri çoğunlukla ideolojik olarak yakın durdukları kişilerin resimlerini taşırken Kürt sosyalistleri Qazi Mihemmed, Mele Mistefa Barzani, Şeyh Said, Seyid Riza, Qasimlo ve Şerefkendi gibi değerleri ön plana çıkarmaktadır. Çünkü; bizler öncelikli halkımızın ve ülkemizin özgürlüğünü savunuyoruz. Sosyalizmi bunu takiben edecek bir aşama olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle milli değerlerimizi her zaman ön planda tutmak olmazsa olmazımızdır.
Bugün o ‘S’yi çıkarın diyenler reel politikadan uzak duygusal kişilerdirler. İçi boş ayrıştırıcı tartışmaları bir kenara bırakmak herkesin yararına olacaktır. Bunun için ortak bir siyasette buluşmak ve ortak talepleri dile getirmek daha rasyonel bir tutum olacaktır.
Herkesin birbirine tahammül ettiği bir zemin oluşmadan sürece doğrudan müdahale etmek pek mümkün değildir. Peki nasıl müdahil oluruz dediğinizi duyar gibiyim. Kürtler bu konuda oldukça tecrübeli.
Nasıl Mümkün olacak?
Bu sorunun cevabı aslında hem basit hem de zor. ancak tecrübeler gösteriyor ki bunu başarmak imkansız değildir. Daha önce Kürt Ulusal Kongresi yapılmıştı. Ancak bir daha toplanamadı. O toplantıda PKK’nin sekter tavrı Kongrenin bir daha toplanamamasına neden oldu. Kongre tarihteki yerini almak durumunda kaldı.
4 parça Kürdistan’ı kapsayan bir Konferans bazı sorunların çözümünün önünü açacaktır. Mevcut durumda herkes pozisyonunu belirlemişken, bu fırsatı değerlendirmek tarihi bir görev olarak önümüzde duruyor. Biz buna kafa yormak yerine halen dar kalıplı tartışmalar yürütüp enerjimizi tüketiyoruz.
Bu tartışmalardan kurtulmadığımız sürece ne bir alternatif olabiliriz ne de bir aktör olabiliriz. Bu gerçeği görmeden yapılacak her çalışma zaman kaybından başka bir şey olmayacaktır.
Konferansa tüm partilerin katılması şarttır. Böyle olmazsa eğer Kürt ulusunun çıkarlarını önceleyen bir politika belirleyemez. Onun da sonu diğer birlik çalışmaları gibi olur, sonuçsuz kalır. Bu sonuçsuzluk Kürt ulusuna kaybettirmekten başka bir şeye hizmet etmez.
Kuzey Kürdistan özelinde konuşursak esasında bizim burada ihtiyacımız yeni bir umut yaratmaktır. Yeni bir umut yaratılmadığı sürece alternatif olmak mümkün değildir. İdeolojik olarak liberal, sosyal demokrat, sosyalist olmak bu gerçeği değiştirmeyecektir.
Diğer yandan umudunu kaybedersen bir çıkış yakalaman mümkün değildir. Bu durumu Lenin çok güzel bir şekilde özetlemiş: “Umutsuzluk, Kötülüğün nedenlerini anlamayan, çıkış yolu göremeyen ve mücadele edemeyenlerin tipik özelliğidir.“
Bizler bir umut yaratmak zorundayız. O da kendimizi güçlendirmek geçer. Biz güçlü olursak bu halkın umudu yeşerir.
Denenmiş ve sonuç alınmamış yöntemleri denemekten vazgeçip, umut yaratmaktan başka bir çıkış yolu görünmüyor.
MAKALELER
2025-11-01Kürt Sorunu mu Çözülüyor, PKK mi Tasfiye Ediliyor?
2025-10-14Rojava’nın İdari ve Güvenlik Statüsüne Dair Mutabakat Taslağı
2025-10-12Peki, ya sonra? (*)
2025-09-29Büyük hırsızların “cumhuriyeti” veya sefaletin ekonomi politiği…
2025-08-30Solun Köklü Yanlışı: İşçi Sınıfı Merkezli Bakış ve Gelenek'in Gölgesi
2025-08-24Barzani Enfalı (**)
2025-08-08Bayram Bozyel: Silahsızlandırma Süreci Kürt Halkının Ulusal Haklarının Tanınmasıyla Tamamlanmalıdır
2025-08-08Sendikalara dair söylem ve gerçek!
2025-07-31Yeniden İnşa Sürecinde Nesneye Dönüşen Siyaset Kurumu
2025-07-31Dersim Soykırımının edebiyata yansıması
2025-07-301968 Kuşağı ve Kürt Legal Siyasal Hareketinin Doğuşu
2025-07-30Suriye Pratiğinde İslam, Demokrasi ile Sınavda
2025-07-29Otoriteryanizm Olarak İslam
2025-07-24Dersim Soykırımı Ve Gerçekler
2025-07-23Demokrasi Olmadan Kürt Meselesi Çözülür Mü?
2025-07-22Dünya Ve Bölge değişirken Yeni bir Paradigma İhtiyacı
2025-07-22Sermayenin ve “kutsal devletin” bekası, toplumun ve canlının bekasına karşı…
2025-07-09“Satın alıyorum, öyleyse varım…”
2025-06-25Kapitalizm emperyalizmdir, kapitalizm savaşsız, hegemonya düşmansız yapamaz…
2025-06-17Tarihsel Bir Eşikte Bulunuyoruz