

2025-12-25
"Leyla Zana vakasının bize gösterdiği süreç meselesinde hepimizin işimizin zor olduğu. Ancak bu zorluğu göğüslemek hepimizin olduğu kadar iktidarın da görevi. Vaka bize şunu gösteriyor. Bu ülkede ırkçılık ve kadın düşmanlığının hangi seviyede olduğunu görmek için ilk bakılacak yerlerden biri de futbol dünyası ve tribünler."
Kürt meselesinin çözümü için başlatılan “İmralı Süreci”nde her hafta kritik bir aşama yaşanıyor. Gerçi yazıya “Kürt meselesinin çözümü” diye başladım ama iktidar kanadı bu süreci ne derece bu amaca matuf yürütüyor, tartışılır. Ankara’ya baktığımızda süreç daha çok “Terörsüz Türkiye” kavramıyla ifade ediliyor. Bu tarife kimsenin itiraz edecek hali yok, ancak Abdullah Öcalan’ın mesajlarına baktığımızda “Kürt olgusu tüm boyutlarıyla Cumhuriyetin yasallığına dahil edilmeli” önermesinin öne çıktığını görüyoruz.
Bu önermeye ne iktidar ne de muhalefet kanadından herhangi bir yanıt geldi. Beri yandan Ankara’nın şu anki önceliği Suriye’de SDG yapılanmasının kendini feshederek yeni Suriye rejimine katılması. Öcalan’ın kurduğu siyasal Kürt hareketi etrafında Suriye’de şekillenen SDG ise henüz Ankara’nın beklediği bu adımı atmış değil. Bu hafta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’la birlikte Suriye’nin başkenti Şam’da Suriye Cumhurbaşkanı Şara ve Suriyeli yetkililerle görüştü. Görüşmenin gündemini tahmin etmek zor değil. Yetkili ağızlar gerek görüşme öncesi gerekse görüşme sonrası SDG’ye yönelik uyarılarını sürdürdüler.
Beri yandan Türkiye’de de dikkat çekici gelişmeler yaşandı. Soma’da oynanan Somaspor-Bursaspor maçında bir grup Bursaspor taraftarı, DEP ve HDP eski milletvekili Leyla Zana’ya yönelik ırkçı ve cinsiyetçi küfürlü tezahüratta bulundu. Dakikalar süren tezahürat maçı yayınlayan kuruluş tarafından da önemsiz bulunmuş olacak ki, maçı canlı seyredenler de bu küfürlere maruz kaldı.
Olay sonrası siyasiler tepki gösterdi göstermesine ama açıklamaların bu derece ağır ve küfürlü bir tezahürat karşısında gösterilmesi gereken tepkilerin uzağında olduğunu vurgulamak gerek. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Hepimiz bu provokasyonlara gelmeden, özellikle ülkemizin huzuru, güvenliği ve geleceği için sorumlu davranmak zorundayız. Olaylarla ilgili gerekli adli ve idari soruşturmalar yapılıyor. Bu kapsamda meydana gelen olaylara ilişkin bant çözümlemeleri ve benzeri incelemeler yürütülüyor. Yetkili kuruluşlar bu konu üzerinde çalışıyor" demekle yetindi.
Türkiye Futbol Federasyonu ise Bursaspor kulübüne 16 bin TL ceza vermekle yetindi. Evet yanlış duymadınız, 16 bin TL. Bursaspor tribünlerinin daha önce “Yeşil” ve Beyaz Toros pankartları açtığını hatırlayacak olursak, Bursa’da 1990’ların karanlık günlerini özleyen bir kesim olduğunu pekala düşünebiliriz. Şu var ki bu olayın devamında Ankaragücü ve Rizespor tribünleri de bu küfürleri tekrarladı.
Küfür öyle ağırdı ki sosyal medyada ve kamuoyunda farklı tepkiler de yarattı. Batmanspor ve Amedspor tribünleri Leyla Zana’ya sahip çıkarken Bursaspor’un sponsoru Uludağ gazozlarını içmeme yönünde bir akım da başladı.
Ancak böylesi ırkçı ve şoven fırsatları hiç kaçırmayan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ söz konusu gazozu içerken bir fotoğraf çektirdi ve sosyal medyada paylaştı. Aynı hareketi pek çok ırkçı çevrenin de tekrarladığını gördük.
Olanları yorumlamaya çalışanlar içinde ise şöyle bir görüş bir anda -bilhassa ulusalcı çevrelerde- öne çıktı: “Demek ki toplumda sürece yönelik bir reaksiyon var, dikkate almak gerekir.” İktidar ve medyasına göre ise söz konusu küfürler, sürece yönelik bir provokasyonun tezahürü.
Bursaspor taraftarının Leyla Zana’ya neden bu derece ağır küfür ettiği konusunda kestirme yorumlarda bulunmak zor. “Orası zaten öyle” deyip içinden çıkmak da doğru değil, “Demek ki sürece yönelik toplumda büyük bir tepki var” demek de.
Ancak şu söylenebilir: Bir tribün dolusu insanın kadın ve Kürt bir siyasetçiye böylesi ağır küfürler etmesi, yazının başında da söylediğim gibi siyaset cephesinde gereken sert tepkiyi görmedi.
İktidar açısından bakacak olursak sürece yönelik temkinli ve mütereddit tutumun sürdüğünü söylemek mümkün. MHP ise bunun kendi tabanını zayıflatmaya yönelik bir hamle olduğunu düşünmüş olsa gerek ki MHP Grup Başkanvekili Erkan Akçay, “Başbuğ Alparslan Türkeş'in 'kızım' diye hitap ettiği bir şahsiyettir, nokta” diye konuştu.
Öyle olmasa ne olurdu sorusu ayrı, ancak süreç boyunca İYİ Parti ve Zafer Partisi’nin MHP oylarını hedefleyerek Bahçeli’yi zora düşürecek her gelişmeye dört elle sarılacağı ortada.
Velhasıl, Leyla Zana vakasının bize gösterdiği süreç meselesinde hepimizin işimizin zor olduğu. Ancak bu zorluğu göğüslemek hepimizin olduğu kadar iktidarın da görevi.
Başlıkta gösterge demiştik. Vaka bize şunu gösteriyor. Bu ülkede ırkçılık ve kadın düşmanlığının hangi seviyede olduğunu görmek için ilk bakılacak yerlerden biri de futbol dünyası ve tribünler.
Agos
BASıNDAN
2025-12-25Ali Bayramoğlu: Memlekette siyasetin kültürü…
2025-12-25Hasan Danayifer*: ABD İçin Ortadoğu artık önemini yitirdi mi?
2025-12-24Cihan Ülsen: Yanlıştır ama: Tribün refleksi denen şey
2025-12-20Umur Talu: Ahmed bize ne anlattı?
2025-12-20Vahap Coşkun: Küfürbazlar ve ötesi
2025-12-16Umur Talu: Mesele inanmak değil, anlamayı istemek!
2025-12-13Umur Talu: ‘Utanma utanma… Ot diktin ocağıma’
2025-12-09Gökhan Bacık: Kürt açılımı hangi barışı getirecek?
2025-12-09Fethiye Çetin: “Kafesim geniş ve ben de uysalca volta atıyorum içinde”
2025-12-09Ohannes Kılıçdağı: Barışırken tarihi ne yapacağız?
2025-12-08Emine Uçak Erdoğan: Derinleşen Hakikat Krizimiz ve Medya
2025-12-08Ziryan Rojhilatî: Şara’nın şükrü ve Suriye bilmecesi
2025-12-07Gürkan Çakıroğlu: Böyle barış olur mu?
2025-12-07Şehmus Diken: “Silahı bırakın, siyaset yapın” mı?
2025-12-01Yıldıray Oğur: Büyük ülkenin, küçük insanları…
2025-11-29Yetvart Danzikyan: İmralı’daki görüşme ve sonrası
2025-11-29Umur Talu: Hileli terazi!
2025-11-25Berrin Sönmez: 25 Kasım: Feminizmin gündeminde ne var?
2025-11-22Ali Bayramoğlu: Kürt meselesinde siyasi rüzgâr ılık…
2025-11-22Rawin Sterk: Takım elbiseli 'general' ve 'Doğu Cephesi'nde değişen dengeler